25 Temmuz 2009 Cumartesi

Temmuzun 20'si!

Önemli bir tarih. Önemi giderek artarken başka anlamlar da taşıyor.

19 Temmuz 2009 Pazar

Thievery Corporation - Cosmic Game

Free Image Hosting at www.ImageShack.us

QuickPost

Dub, bossa nova ve acid jazz esintileriyle harmanlanmış harika bir chillout albüm. Benim de yeni tattığım bir içki olan martini biancolarınızın dibinde gezen yeşil zeytinleri ısırırken dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Nothing is ever enough, but we live and we try.
— Weeds

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Yanni



Canlı performansı orjinal kaydından çok çok daha iyi olan nadir parçalardan. Ayrıca Yanni'nin müzik kariyerinin dönüm noktası ve gelmiş geçmiş en çok satan konser videolarından biri. Kemancı demenin yetersiz kaldığı hanımefendi ve beyefendinin ise karşılıklı doğaçlamalarını dinlemenizi ve kemancı hanımın keman çalmadığı sırada yaptığı figürlere de dikkat etmenizi isterim.

Küçük not : Yanni'nin nota ve solfej okuma/yazma bilgisi yoktur.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

İzmir'de Yaz

"-Ne olmuş yani alt tarafı yaz mevsimi" deyip geçmeyiniz. Durup tekrar düşününüz. İzmir'de nasıl olur diye düşününüz.

Bu deneyimi ancak İzmir'de yazın kucağında güneşin alnında bir süre yaşayarak edinirsiniz. Aslında ilk bakışta çok da bir farkı yoktur başka şehirlerde köylerde geçen yazlardan. Asfalt yanar, ayağınızın altındaki toprak üzerindeki canlılar için sonsuz bir çöle döner ve kimbilir algınız kaydığında size de bitmezcesine uzun ve eğri görünebilir. Erkenden "gün"e başlarsanız yarı amaçlı yarı bilinçsiz bir şekilde salınan, sizin gibi şehri henüz terkeyleyememiş ve de hiçbir zaman arkasında bırakamayacak birçok insanla karşılaşırsınız. Yüzlerdeki ifade sanki bilinmezin doğaüstü çağrısına yanıt vermişçesine boştur. Zaten ağır ilerleyen hayat iyice ağırlaşmış gitme zamanını şevk içinde bekleyen gözler niyetlerini kendilerine saklamıştır.

Güneş yüzünü sakladığında sanki gece kurda dönüşen kasabanın sakinleri misali bu şehirde de ortalık karnaval yavrusuna döner. Aslında bunaltıcı sıcağın herkese gizli bir anlaşma gibi yüklediği bir roldür tüm gördükleriniz. Şehir kimliğine güneş ufka doğru tatlı bir şekilde seğirttiği sırada bürünmeye başlar. Eskinin cumbaları şimdinin büyük apartmanlarının balkonları, sahil boyları, tepeler, ara sokaklardan akıp giden küçük güneş almayan evlerin içlerini bile dolduran tatlı bir imbat baştan yaratır her şeyi. Serinletici içecekler ve buz gibi meyveler eşliğinde yapılan dünyanın en hafif ve yüzeysel sohbetleri herkesi bir dahaki güne hazırlar. Sıcağın etkisi ancak geçtiğinden herkes geç yatmaya alışkındır. Sabah olana dek uykularında herkesi bir varoluş acısı beklemektedir.

Parlayan güneş herşeyi unutturur, imbat hiç esmemiştir aslında. Dev bir değirmenin muzaffer savaşçıları anlam veremedikleri sıcak ile bomboş zihinleri eşliğinde bir kukla gibi tekrar tavaf edeceklerdir bu şehri. Kimisi uzak tepelerden bakacak körfeze kimisi camlar ve mermerler ardından. Fakat görülen manzara hiçbir zaman değişmeyecektir. Fırsatını bulup denize havuza girip zincirlerinden boşandığını sanan mutlu azınlık da elbet geri dönecektir. Zira oyunun kuralı ilahi bir bağlılık ve yemin temelleri üzerine atılmıştır, böyledir. İzmir bizim tadımızı çıkarır. Bu şehir her gün doğarken bizi yokeder ve yok olurken bizi doğurur.