ŞARAP
Saat onikiden sonra,
Bütün içkiler
Şaraptır
31 Aralık 2009 Perşembe
23 Aralık 2009 Çarşamba
su
akar yolunu bulur. bazen toprakta gitmeye çalışır emilmemeye gayret ederek. işte o zor. bırak toprağa.
17 Aralık 2009 Perşembe
16 Aralık 2009 Çarşamba
deniz aşırı ve deniz aşırı olmayan
Şili'ye gidesim var, Burkina Faso'ya gidesim var, Arkhangel'sk e gidesim var, Tarifa'ya gidesim var. Birine gidersem iyi, hepsine gidersem pekiyi.
12 Aralık 2009 Cumartesi
11 Aralık 2009 Cuma
7 Aralık 2009 Pazartesi
motoru açmak
birkaç cümle yazdığımda zihnim yokuşaşağı freni patlamış kamyona dönüyor. evet hep öyleydi. yeni farketmedim.
fena
bir yeminli mali müşavirlik bürosunda mecburiyetten hiçbirşey yapmadan oturmak, beklemek..absürd böyle birşey olsa gerek..absürd fena mı? sanmam. acıyı çeken benim ama dışarıdan beni izleyen absürdün tadına varandır. kendime dışarıdan baktım biraz zira fenaydım.
1 Aralık 2009 Salı
strictly confidential
kimilerini gizemli, yaşadıklarını saklayarak, ifşanın her türlüsünden sakınarak, kapalı kapılar ardında yaşama hevesi sarmış. ne oluyor ya? mezara mı götürüyoruz kişisel deneyimlerimizi ve görüp duyduklarımızı? anlamadım. ya da kıymete mi biniyorsun, kimse senin hakkında bir şey bilmiyor diye istediğin gibi atıp tutabiliyor musun, izlenimleri ve imajını dilediğince manipüle edebiliyor musun?
gizemli insanlar ve uyduruk sırları.
gizemli insanlar ve uyduruk sırları.
şeyy
insanın aklına şey geliyo tabi hemen. şimdi konuşma dili olarak yazmak yersiz arkadaşım. düşün öyle yaz.
ararda gereksiz yazılar yazınca blog un seviyesi ve kalitesi düşüyor tabi. okuyan diyo ki "ne boş adam" vsvs. internet bilgi çöplüğüymüş..peh peh! açma arkadaşım o zaman bağlatma internet. googlesız hayat mı kaldı artık nerde yaşıosunuz? herşeyin başı google.
ararda gereksiz yazılar yazınca blog un seviyesi ve kalitesi düşüyor tabi. okuyan diyo ki "ne boş adam" vsvs. internet bilgi çöplüğüymüş..peh peh! açma arkadaşım o zaman bağlatma internet. googlesız hayat mı kaldı artık nerde yaşıosunuz? herşeyin başı google.
her yazı bi puan
şimdi böyle kısa kısa çok yazınca ay formatında görüntüleyince deli gibi yazmışsın sanıyor dışarıdan bakan biri. halbuki yok öyle bişey. full boş muhabbet. aralık ayının başında yardırdığım iyi oldu. yatarım bütün ay ekmeğini yerim bu çılgın yazılarımın.
okumasana
blog umu en faydasız blog seçtim. yazdıklarımı okumak size birşey katmayacak. vaktinizi başka yerde harcayın. "tv felan" izleyin.
kendini izlemek
blogumu yanlışlıkla açtığım google hesabım ile izliyorum. yazdığım herşeyde sol altta duran gerizekalı avatarım demoklesin kılıcı gibi tepemde. kendi kendimi kandıramam, olmaz.
26 Kasım 2009 Perşembe
24 Kasım 2009 Salı
20 Kasım 2009 Cuma
tüh
bu sabah metrodan inerken yanımdan mary louise parker'ın klonu geçti. bir de 3. sanayinin ıspanaklı gözlemesine hastayım.
17 Kasım 2009 Salı
duygunun rezonansı!
Rezonansın oluşması için kaynak frekansının ve hedefin doğal frekansının birbirlerine eşit olması, veya hedefin doğal frekansının kaynağın frekansının bir harmoniği olması gerekir. Dalga biçiminin önemi yoktur, çünkü hedef titreşimin dalga şekli zaten kaynak titreşiminkine uyacaktır.
Periyodik bir kuvvetin etkisi altındaki bir sistem salınımlar sergiler ve eğer kaynak frekansı sistemin doğal frekansına eşit ise bu salınımların genliği sınırsız artma eğilimine girer. Sonuç olarak sistem belli bir genlikten sonra bütünlüğünü veya bulunduğu 'durum'u koruyamaz ve dağılır veya bozulur. Buna rezonans denir.
Teoriye göre rezonans sayesinde bir cismi paramparça etmek mümkündür.
Periyodik bir kuvvetin etkisi altındaki bir sistem salınımlar sergiler ve eğer kaynak frekansı sistemin doğal frekansına eşit ise bu salınımların genliği sınırsız artma eğilimine girer. Sonuç olarak sistem belli bir genlikten sonra bütünlüğünü veya bulunduğu 'durum'u koruyamaz ve dağılır veya bozulur. Buna rezonans denir.
Teoriye göre rezonans sayesinde bir cismi paramparça etmek mümkündür.
6 Kasım 2009 Cuma
masam
garanti hesap cüzdanı, kenny bardak altlığı,ölü dvd, gece yolculuğu - ömer kavur, not defterim, zyrtec alerji hapı, uhu, bedava müze giriş kartı, akbil (izmirdeyim), desem sinema rehberi (izmirdeyim demiştim), cırt cırt, vapur sefer tarifesi, motosiklet kataloğu, kırık saat, pierrot desenli kalemlik, cdlik(cdler dolu vs.), albert camus-sisifos söyleni, kulaklık, boş tükenmez kalemlerrr, büyüteçli gözlük, gereksiz kartvizitler...
20 Ekim 2009 Salı
düzenbaz
Yapılan her hareketin ve söylenen her sözün kılıfının olduğu bir iletişim düzeninde her şey meşrulaştırılabilir.
14 Ekim 2009 Çarşamba
Yet
İnsan kendi hayatını anlamaya ve onun tadını çıkarmaya tek başına yetemez, yetişemez. Fakat tek başına da kalmaya mahkumdur. İşte bu yüzden köşeyi döndüğümüzde farkettiğimiz ne hoş bir çıkmaz sokaktır!
9 Ekim 2009 Cuma
afrika kraliçesi
Hepimiz gökten aşağı helezon şeklinde kaydırakta dünyanın bir tarafından girip diğer tarafından çıkmak için sıraya girdik. Aynı göğün altında kıçımız yukarı başımız aşağı bakarken yükseleceğiz diğer tarafta.
1 Ekim 2009 Perşembe
It's automatic baby and it feels good
Hoş bir gün.
Kokuların ziyareti:) Saat kulesinin gölgesine doğru kumru yiyerek yürüyen sıradan adamlar..
Sıradan bir gün.
Kokuların ziyareti:) Saat kulesinin gölgesine doğru kumru yiyerek yürüyen sıradan adamlar..
Sıradan bir gün.
30 Eylül 2009 Çarşamba
I love you Jülide Özçelik
20 Eylül 2009 Pazar
Blogum iğrenç görünüyor
Evet anlamıyorum uğraşmıyorum. Başka blogları görüyorum gerçekten gezinmesi keyifli falan. Benim sayfam bok gibi. Biri sayfama bir el atsın adama benzesin filan bişiler.
Not enough memory
Galiba sorunum bu. Hatırlamıyorum, anılar yeteri kadar canlı değil. Kötüyü de iyiyi de hatırlamıyorum. Zamanla bulanıyorlar, değişiyorlar, eksiliyor, dönüşüyor ve kayboluyorlar. Fakat az önce ne yaptığımı hiç düşünmesem de birkaç dakika sonrasını kestirebiliyorum. Birkaç dakika sonra göreceklerim zerre umrumda değil. Zihnim elektrik tellerine çaresizce konmaya çalışan tek bacaklı bir kuş gibi.
9 Eylül 2009 Çarşamba
Homeros Vadisi
Ne zamandır bornovada tabelalarını gördüğüm bir yerdi burası. Dün İzmir'e uzuuuun zamandır ilk kez yağmur yağdı ve bu yağmur (ve içilen birkaç bira) beni biraz duygusallaştırmış olacak ki kendimi dağlara doğru sürerken buldum.
Harika bir izmir manzarası var, epey de yüksek. Yağmurun altında birkaç saat durmadan ıslanarak hoplayıp zıpladım, müzik dinledim, bulutlar iyice alçaldı üzerimi kapattı. Bazen sisten birkaç metre önümü görmemi engelledi. İzmir kara bulutların ardında yer yer sakladı kendini. Şamanlığa çağrılır gibi hissettim. Başladım bitirdim yeniden başladım. Herkese selam ettim. Yenilendim sanki :)
Harika bir izmir manzarası var, epey de yüksek. Yağmurun altında birkaç saat durmadan ıslanarak hoplayıp zıpladım, müzik dinledim, bulutlar iyice alçaldı üzerimi kapattı. Bazen sisten birkaç metre önümü görmemi engelledi. İzmir kara bulutların ardında yer yer sakladı kendini. Şamanlığa çağrılır gibi hissettim. Başladım bitirdim yeniden başladım. Herkese selam ettim. Yenilendim sanki :)
6 Eylül 2009 Pazar
Restart at
Geceyle sabah arasında tek ayağım üzerinde dengedeyim. Olduğum noktadan ne geri gitmeye ne de ileri hareket etmeye dair herhangi bir kaygım yok. Tek isteğim çok soğuk ve çok sıcak havalarda yeniden denemek her çatı manzarasını. Nihayet kulaklarımın pasının gittiğini anlamama yardımcı oldu saatim. Artık önümdeki günler hep tatil gibi. Herşey ve herkes ile ahenk yaparak...
20 Ağustos 2009 Perşembe
Chant in a Cave
Çok sevdiğim arkadaşım Çağrı'nın bestesidir.
Chant in a Cave
When white throats smell like seas
Your heart waves, never finds, cause it was yesterday
When warm lights visit your cave,
You run back, never mind, play your chant
17 Ağustos 2009 Pazartesi
25 Temmuz 2009 Cumartesi
19 Temmuz 2009 Pazar
Thievery Corporation - Cosmic Game
8 Temmuz 2009 Çarşamba
Yanni
Canlı performansı orjinal kaydından çok çok daha iyi olan nadir parçalardan. Ayrıca Yanni'nin müzik kariyerinin dönüm noktası ve gelmiş geçmiş en çok satan konser videolarından biri. Kemancı demenin yetersiz kaldığı hanımefendi ve beyefendinin ise karşılıklı doğaçlamalarını dinlemenizi ve kemancı hanımın keman çalmadığı sırada yaptığı figürlere de dikkat etmenizi isterim.
Küçük not : Yanni'nin nota ve solfej okuma/yazma bilgisi yoktur.
Etiketler:
Yanni within attraction live at acropolis
1 Temmuz 2009 Çarşamba
İzmir'de Yaz
"-Ne olmuş yani alt tarafı yaz mevsimi" deyip geçmeyiniz. Durup tekrar düşününüz. İzmir'de nasıl olur diye düşününüz.
Bu deneyimi ancak İzmir'de yazın kucağında güneşin alnında bir süre yaşayarak edinirsiniz. Aslında ilk bakışta çok da bir farkı yoktur başka şehirlerde köylerde geçen yazlardan. Asfalt yanar, ayağınızın altındaki toprak üzerindeki canlılar için sonsuz bir çöle döner ve kimbilir algınız kaydığında size de bitmezcesine uzun ve eğri görünebilir. Erkenden "gün"e başlarsanız yarı amaçlı yarı bilinçsiz bir şekilde salınan, sizin gibi şehri henüz terkeyleyememiş ve de hiçbir zaman arkasında bırakamayacak birçok insanla karşılaşırsınız. Yüzlerdeki ifade sanki bilinmezin doğaüstü çağrısına yanıt vermişçesine boştur. Zaten ağır ilerleyen hayat iyice ağırlaşmış gitme zamanını şevk içinde bekleyen gözler niyetlerini kendilerine saklamıştır.
Güneş yüzünü sakladığında sanki gece kurda dönüşen kasabanın sakinleri misali bu şehirde de ortalık karnaval yavrusuna döner. Aslında bunaltıcı sıcağın herkese gizli bir anlaşma gibi yüklediği bir roldür tüm gördükleriniz. Şehir kimliğine güneş ufka doğru tatlı bir şekilde seğirttiği sırada bürünmeye başlar. Eskinin cumbaları şimdinin büyük apartmanlarının balkonları, sahil boyları, tepeler, ara sokaklardan akıp giden küçük güneş almayan evlerin içlerini bile dolduran tatlı bir imbat baştan yaratır her şeyi. Serinletici içecekler ve buz gibi meyveler eşliğinde yapılan dünyanın en hafif ve yüzeysel sohbetleri herkesi bir dahaki güne hazırlar. Sıcağın etkisi ancak geçtiğinden herkes geç yatmaya alışkındır. Sabah olana dek uykularında herkesi bir varoluş acısı beklemektedir.
Parlayan güneş herşeyi unutturur, imbat hiç esmemiştir aslında. Dev bir değirmenin muzaffer savaşçıları anlam veremedikleri sıcak ile bomboş zihinleri eşliğinde bir kukla gibi tekrar tavaf edeceklerdir bu şehri. Kimisi uzak tepelerden bakacak körfeze kimisi camlar ve mermerler ardından. Fakat görülen manzara hiçbir zaman değişmeyecektir. Fırsatını bulup denize havuza girip zincirlerinden boşandığını sanan mutlu azınlık da elbet geri dönecektir. Zira oyunun kuralı ilahi bir bağlılık ve yemin temelleri üzerine atılmıştır, böyledir. İzmir bizim tadımızı çıkarır. Bu şehir her gün doğarken bizi yokeder ve yok olurken bizi doğurur.
Bu deneyimi ancak İzmir'de yazın kucağında güneşin alnında bir süre yaşayarak edinirsiniz. Aslında ilk bakışta çok da bir farkı yoktur başka şehirlerde köylerde geçen yazlardan. Asfalt yanar, ayağınızın altındaki toprak üzerindeki canlılar için sonsuz bir çöle döner ve kimbilir algınız kaydığında size de bitmezcesine uzun ve eğri görünebilir. Erkenden "gün"e başlarsanız yarı amaçlı yarı bilinçsiz bir şekilde salınan, sizin gibi şehri henüz terkeyleyememiş ve de hiçbir zaman arkasında bırakamayacak birçok insanla karşılaşırsınız. Yüzlerdeki ifade sanki bilinmezin doğaüstü çağrısına yanıt vermişçesine boştur. Zaten ağır ilerleyen hayat iyice ağırlaşmış gitme zamanını şevk içinde bekleyen gözler niyetlerini kendilerine saklamıştır.
Güneş yüzünü sakladığında sanki gece kurda dönüşen kasabanın sakinleri misali bu şehirde de ortalık karnaval yavrusuna döner. Aslında bunaltıcı sıcağın herkese gizli bir anlaşma gibi yüklediği bir roldür tüm gördükleriniz. Şehir kimliğine güneş ufka doğru tatlı bir şekilde seğirttiği sırada bürünmeye başlar. Eskinin cumbaları şimdinin büyük apartmanlarının balkonları, sahil boyları, tepeler, ara sokaklardan akıp giden küçük güneş almayan evlerin içlerini bile dolduran tatlı bir imbat baştan yaratır her şeyi. Serinletici içecekler ve buz gibi meyveler eşliğinde yapılan dünyanın en hafif ve yüzeysel sohbetleri herkesi bir dahaki güne hazırlar. Sıcağın etkisi ancak geçtiğinden herkes geç yatmaya alışkındır. Sabah olana dek uykularında herkesi bir varoluş acısı beklemektedir.
Parlayan güneş herşeyi unutturur, imbat hiç esmemiştir aslında. Dev bir değirmenin muzaffer savaşçıları anlam veremedikleri sıcak ile bomboş zihinleri eşliğinde bir kukla gibi tekrar tavaf edeceklerdir bu şehri. Kimisi uzak tepelerden bakacak körfeze kimisi camlar ve mermerler ardından. Fakat görülen manzara hiçbir zaman değişmeyecektir. Fırsatını bulup denize havuza girip zincirlerinden boşandığını sanan mutlu azınlık da elbet geri dönecektir. Zira oyunun kuralı ilahi bir bağlılık ve yemin temelleri üzerine atılmıştır, böyledir. İzmir bizim tadımızı çıkarır. Bu şehir her gün doğarken bizi yokeder ve yok olurken bizi doğurur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)